T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI Tekirdağ Namık Kemal İl Halk Kütüphanesi
  • Neredeyim :

Yeni Gelen Yayınlar

 

KONUSU
Bilimsel Bakış'ta Bertrand Russell bilimin ne olduğunu açıklıyor bilimi din ile sanat gibi öteki bilme biçimlerinden nelerin ayırdığı üzerinde duruyor ve bilimsel toplumun geleceğiyle ilgili öngörülerini paylaşıyor. Russell'a göre bilim belli olguları birbirine bağlayan genel yasaları araştırır bu anlamda ancak soyut ve hayali bilgilere ulaşabilen diğer bilme biçimlerinden üstündür. Bilim teknik aracılığıyla insanı daha güçlü bir varlığa dönüştürür. İnsan bu gücü çevresi ve kendisi üzerinde kullanmaktan hiçbir zaman kaçınmamıştır. Russell eğer insanlık bilim yolunda ilerlemeye devam edecekse bu güç kullanımının geleceğin bilim toplumunda ne tür olumlu ve olumsuz sonuçlar doğurabileceğini bir "ütopya" tasviri aracılığıyla tartışır. Bu "ütopya"nın pozitif mi yoksa negatif mi olduğu sorusunu yanıtlamak okura kalmıştır. Sorunun yanıtını arayanlar Aldous Huxley'nin Cesur Yeni Dünya ve George Orwell'in 1984 adlı romanlarına bakabilirler çünkü kimilerine göre Bilimsel Bakış bu eserlerin fikir babasıdır.


KONUSU
Sınıfların ortadan kalkması hayret verici bir şey. Herkes eşit, herkes aynı düzeyde, herkes kötü dikilmiş eski püskü giysiler içinde, ayaklarında kalitesiz ayakkabılar var. Hiç acele etmiyorlar, telaş yok, sanki yaşamak için her şeyi ağırdan alıp tüm vakitlerini kullanıyorlar. Burada da köylerdeki aynı saf, iyi kalpli ve sağlıklı kalabalık kitleler var ama devasa boyutlarda.
Doğu Avrupa’da Yolculuk Gabriel García Márquez’in 1950’lerde gazeteci olarak Doğu Avrupa’daki sosyalist ülkelere yaptığı seyahatin bir güncesi. Doğu Almanya’dan başlayıp Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve Sovyetler Birliği’ne uzanan bu serüven boyunca okurlar Márquez’in hem yol arkadaşları ve tanıştığı kişilere dair gözlemlerini hem de dönemin toplumsal ve siyasi gelişmeleriyle ilgili yorumlarını bulacaklar, elbette hepsi yazarın kendine has renkli anlatımıyla.


KONUSU

Özenle seçilmiş resim ve fotoğraflarla dolu bu kitapta, Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi’ ndeki eşyalar üzerinden İstanbul’ u ve kendi hayatını anlatmaya devam ediyor...
Eski İstanbul taksilerinden kalabalık aile fotoğraflarına, ev ev gezen terzilerden gazino-sinema çevrelerine, Boğaz ve yalı kültüründen çay içmeye ve kahvede oturup kâğıt oynama alışkanlıklarına uzanan kitap, aynı zamanda Pamuk’un on beş yılda kurduğu ilginç müzenin hem hikâyesi hem de kataloğu.

Pamuk, Masumiyet Müzesi’nden yola çıkarak hazırladığı bu yaratıcı kitapta, eşyaların, manzaraların, gündelik hayatımızın tuhaf, göz kamaştırıcı ve sıradan ayrıntılarında yeni anlamlar keşfediyor.